Sembolik Etkileşimcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
Sembolik Etkileşimcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.

Sembolik Etkileşimcilik

FELSEFE Ders Notları 2
Modern Sosyoloji Tarihi
Sembolik Etkileşimcilik


Sembolik Etkileşimcilik, 19.yüzyılın sonlarına doğru Amerikan Sosyolojisi yaklaşımı olarak bireyin davranışlarının toplumsal yönlerini araştıran ve toplumsallaşma sürecini inceleyen sosyal psikoloji alanındaki çalışmalardan etkilenerek ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Sembolik etkileşimci bakış açısının, sosyoloji kuramının gelişiminde önemli bir rol oynayan George Herbert Mead tarafından geliştirildiği ve bu bakış açısının daha sonra sembolik etkileşimcilik olarak adlandırıldığı öne sürülür. Mead bütün olarak toplumları çalışmaktan çok, küçük ölçekli toplumsal süreçleri çözümlemeye daha fazla önem vermiştir.

Mead, teorisinin sistematik açıklamasını tam anlamıyla yayınlamamıştır. Yayınlanan eserleri onun ders notlarını ve dağınık metinlerini kapsamaktadır.  

Çalışmaları, ölümünden sonra toplanarak derlenmiş ve üç kitabını oluşturmuştur: 
  1. Zihin, Benlik ve Toplum (1934), 
  2. 19. Yüzyılda Düşünce Hareketleri (1936), 
  3. Eylem Felsefesi (1938) 
Toplumsallaşma: Toplumsal normların içselleştirilmesidir. Toplumun sürekliliğini sağlayan ve nesilden nesile aktarılan toplumsal normları öğrenme sürecidir.

Yetişkinlerin Toplumsallaşması: Toplumsal aktörlerin, sürecin sonraki aşamalarında yeni roller (anne, baba, işçi vb.) almalarını içermektedir.

Durum Tanımlaması: Toplumsal etkileşim ile oluşan nesnel sonuçların birey tarafından öznel olarak değerlendirilmesidir.

Ayna Benlik: Bireyin, diğer insanların kendisine karşı davranışlarına bağlı olarak oluşturduğu kendi imgesidir.

Cooley'nin etkileşimci yaklaşımın gelişiminde önemli yer tutan kavramlarından biri olan "ayna benlik", bireyin kendisini başkalarının görüşü ile algılama süreci olarak ele alınmaktadır. 

Ayna benliği oluşturan üç öge:
  • Kendi görünüşümüzün diğerleri tarafından nasıl göründüğünün düşünülmesi,
  • Kendi görünüşümüzle ilgili diğerlerinin tepkilerinin değerlendirilmesi,
  • Bunların sonucunda benlik duygusunu oluşturan kendimizi nasıl hissettiğimizdir.
Birincil Grup: Yüz yüze ilişkilerin bulunduğu, kendi davranış normlarına sahip bir grup olarak tanımlanmaktadır.

Sempatetik İçe Bakış: Bireylerin başkalarını anlamak için kendilerini onların yerine koyma yöntemini ifade etmektedir.

Benlik: Bireyin toplumsal süreç içerisinde diğerlerinin rollerini alması ile gelişmektedir. Benlik, bireyin diğerleriyle etkileşimi aracılığıyla ortaya çıkmaktadır.

Mead'in Benlik Teorisi: Mead sosyal psikoloji yaklaşımında benliği toplumsal bir fenomen olarak ele almış ve benlik teorisini geliştirmiştir. Benlik, bireyin diğerleriyle etkileşimi aracılığıyla oluşmaktadır. Benliğin gelişimi, bireyin bir diğerinin rolünü alma sürecine dayanmaktadır. Bu süreç içerisinde diğerlerinin beklentilerine göre eylemde bulunan bireyin davranışlarının temelini, benlik oluşturmaktadır. Mead benliği hem bir özne hem de bir nesne olarak tanımlamaktadır. Benlik, "ben" olarak düşünen ve eyleyen bir özne konumunda yer almaktadır. "Beni/Bana" ise bireyin başkaları için var olan dünyada bir nesne konumunda olmasının farkına varmasını içermektedir. "Ben" bireyin kendisinin düşüncesi iken "beni/bana", bireyin toplumsal ilişkilerinde diğerlerini ifade etmektedir. "Ben", eylemlerin başlangıcını temsil etmekte ve bireyin eylemine destek sağlamaktadır. "Beni/Bana" ise eylemlere rehberlik etmektedir. Bu karşılıklı etkileşim sonucunda eylem ortaya çıkmaktadır. Mead'e göre benlik, "genelleştirilmiş öteki"nin, toplumsal bir grubun tutumlarını içselleştirmesi olarak tanımlanabilmektedir. Böylece birey, biyolojik ve psikolojik "ben" ile sosyolojik bir "beni/bana"nın birleşiminden oluşan bir benliğe sahip olmaktadır.

Genelleştirilmiş Öteki: Toplumsal grubun tutumlarının içselleştirilmesini ifade etmektedir.

Mead'e göre, benliğin oluşumunun üç aşaması: 
  • Hazırlık Aşaması: Çocuk, diğer insanların dikkatini çekmek amacıyla davranışları taklit etmektedir. Böylece çocuk, kendini başkasının yerine koyarak onların rollerini almayı öğrenmektedir. 
  • Oyun Aşaması: Çocuklar, kendisi olmayan rolleri oynamakta ve bireysel roller çocuk tarafından içselleştirilmektedir. Çocuk anne, öğretmen, doktor gibi rolleri oynarken, kendisi ve oynadığı rol arasında bir farklılık olduğunun farkına varmaktadır. Çocuğun diğerinin rolünü alması, onun benliğinin gelişmesini sağlamaktadır. 
  • Birlikte Oyun Aşaması: Çocuğun başkalarıyla birlikte oynadığı bir oyun içindeki durumu ele alınmaktadır. Bir oyuna katılan çocuk, diğer katılımcıların rollerini düşünmek zorunda kalmaktadır. Birden fazla oyuncunun beklentilerine karşılık vermesi gerekmektedir. Bu durum bireyin sonraki yaşamı süresince devam edecektir.
Kolektif Eylem: Bireylerin eylemlerinin birbiriyle ilişkili hâle getirilerek uyum sağlamasını ifade etmektedir.

Sembolik Etkileşimci Bakış Açısı: Suç sosyolojisi alanında, suça yönelik davranış çalışmalarında etkili olmuş ve "etiketleme teorisi" için teorik bir temel sağlamıştır.

"Sembolik Etkileşim" kavramını ilk kez Blumer kullanmıştır.
Blumer'ın en önemli eseri: 
1969 yılında yayınlanan Sembolik Etkileşimcilik adlı kitabı olmuştur.

Sembolik Etkileşimciliğin Temel Varsayımları:
  • İnsanlar, öğrenilmiş anlamların sembolik bir dünyasında yaşarlar.
  • Semboller, toplumsal süreçlerde ortaya çıkar ve paylaşılır.
  • Semboller, insan davranışını etkilemesi bakımından önemlidirler.
  • Zihin işlevsel, irade sahibi ve bireyin çıkarlarına hizmet eden teleolojik bir varlıktır.
  • Benlik toplumsal bir kurgudur. 
  • Doğduklarında zihin ve benlik sahibi olmayan insanların benlikleri, diğerleriyle etkileşim sonucunda oluşmaktadır.
  • Toplum, toplumsal süreçler sonucunda ortaya çıkan sembolik bir kurgudur.
  • "Sempatetik içe bakış" sembolik etkileşimci sorgulamanın zorunlu bir biçimidir.
Blumer'in yaklaşımına göre sembolik etkileşimcilik üç temel varsayıma dayanmaktadır:
  1. İnsanlar nesne ve olaylara karşı onların kendilerine ifade ettiği anlamlara göre hareket ederler.
  2. Anlamlar insanların birbirleriyle olan etkileşiminden ortaya çıkmaktadır.
  3. Anlamlar yorumlayıcı bir süreç içerisinde  değişime uğramaktadır.
Kolektif Eylem: Bireylerin eylemlerinin birbirleriyle ilişkili hale getirilerek  uyum sağlamasını ifade etmektedir.

Blummer, eylem ve kolektif eylemin örgütlenmesi ile ilgili olarak üç noktayı vurgulamaktadır:
  1. Eylem, yorumu gerektirmektedir.
  2. Eylemin yöü aniden ortaya çıkmaktadır.
  3. Kolektif eylemin oluşum süreci bulunmaktadır.