Felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
Felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.

Programlamanın Taousu - 8. Kitap - Yazılım ve Donanım


Şoyle dedi usta programcı: "Ruzgar olmadan çimler hareket edemez. Yazılım olmadan donanım işe yaramaz."

8.1
Bir çırak, ustaya sordu: "Goruyorum ki bir bilgisayar firması var ki diğerlerinin hepsinden daha buyuk. Rekabet ortamında cucelerin arasındaki dev gibi. Tek bir bolumu bile başlı başına bir şirket adeta. Bu neden boyle?"

Usta cevapladı: "Neden boyle aptalca sorular soruyorsun? Şirket buyuk çunku buyuk. Sadece donanım yapsaydı hiç kimse satın almazdı. Sadece yazılım yapsaydı kimse kullanmazdı. Sadece sistem bakım hizmeti verseydi insanlar ona hizmetçi muamelesi yapardı. Fakat o bunların hepsini birleştiriyor bu yuzden de insanlar onu tanrılardan biri olarak goruyor. Çırpınmadan, zahmetsizce fethediyor."

8.2
Usta bir programcı bir gun yolda bir acemi bir programcı ile karşılaştı. Usta, aceminin elindeki portatif bilgisayar oyununu fark etti. "Afedersin, bir bakabilir miyim acaba?" diye sordu.
Acemi, elindeki bilgisayarı ustaya verdi. Usta alete bakıp konuştu: "Gorduğum kadarı ile oyunun uç seviyesi var; kolay, orta ve zor. Ancak bu tip bir aletin bir oyun seviyesi daha vardır. Öyle bir seviye ki ne bilgisayar insanı yenmeye çalışır ne de insan bilgisayarı."

"Lutfen usta", diye yalvardı acemi, "bu gizemli ayarı nasıl bulabilir bir insan?"
Usta aleti yere attı ve uzerinde zıplayıp parçaladı. Ve acemi o anda aydınlandı.

8.3
Bir zamanlar mikroişlemciler uzerinde çalışan bir programcı vardı. "Bak burada ne kadar iyiyim" dedi kendisini ziyarete gelen bir programcıya. "Kendi işletim sistemim ve depolama cihazım var. Kaynaklarımı hiç kimse ile paylaşmak zorunda değilim. Yazılım kendi kendine yeterli ve kullanması kolay. Neden işinden ayrılıp bana katılmıyorsun?"

Mainframe programcısı arkadaşına kendi sistemini tarif etmeye başladı: "Mainframe bilgi işlem merkezinde, meditasyon yapan kadim bir bilge gibi oturur. Yuzlerce disk surucusu buyuk bir okyanus gibidir. Yazılım tıpkı bir elmas gibi çokyuzludur ve bir orman gibi derindir. Sistemdeki programlar ırmaklar gibi akar. Ben bulunduğum yerde mutluyum."

Bunu duyan mikroişlemci programcısı sustu ve derin duşuncelere daldı. İki programcı omur boyu dost kaldılar.

8.4
Donanım ve Yazılım Chang-tse yolunda karşılaştılar. Yazılım dedi ki: "Sen Yin'sin ve ben de Yang'ım. Eğer birlikte seyahat ederse meşhur olur ve çok para kazanırız." Ve birlikte yola koyuldular dunyayı fethetmek uzere.

Yolda Firmware ile karşılaştılar, elinde bir değnek ve uzerinde hırpani giysiler vardı. Firmware onlara dedi ki: "Tao Yin ve Yang'ın otesindedir. Bir su birikintisi kadar sessiz ve hareketsizdir. Meşhur olma arzusu gutmez ve bu yuzden de kimse onun varlığından haberdar değildir. Servet duşkunu değildir çunku kendi kendine yetebilir. Zamanın ve mekanın otesinde yaşar."
Yazılım ve Donanım, utanmış bir halde eve donduler.

9. Kitap - Bitiş
Şoyle soyledi usta programcı:
"Gitme zamanın geldi."

Programlamanın Taousu - 7. Kitap - Şirket Bilgeliği

Şoyle dedi usta programcı: "Bir şirket yoneticisi için program demosu sunabilirsiniz ama onu bilgisayardan anlayan biri haline getiremezsiniz."

7.1
Acemi programcı ustaya sordu: "Doğuda insanların 'Şirket Karargahı' dedikleri bir ağaç yapısı var. Bir suru mudur yardımcısı ve muhasebeci ile dolu. Ortalıkta 'Şuraya git!', 'Buraya git!', 'şunu yap, bunu yap' yazan bir suru not var ama kimse bunların tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyor. Her yıl bu ağaca yeni isimler ekleniyor ama hiçbir işe yaramıyor. Bu kadar garip bir ucube varlığını nasıl oluyor da surdurebiliyor?"

Usta cevapladı: "Bu koca yapıyı algılıyor ve onun mantıklı bir amacı olmamasından oturu rahatsız oluyorsun. Onun devasa donuşlerinden zevk almayı oğrenemez misin? Onun koruyucu dalları altında sakince program yazmanın guzelliğinin farkına varamaz mısın? Onun kullanışsızlığı seni neden bu kadar rahatsız ediyor?"

7.2
Doğuda tum balıklardan daha buyuk olan bir kopekbalığı yaşar. Kanatları bulutları kaplayan bir kuşa donuşur. Bu kuş hareket eder etmez Şirket Karagahından bir mesaj getirir. Bu mesaj programcıların ortasına duşer, tıpkı dalış yapan bir martı gibi. Ve sonra kuş ruzgarı arkasına alır, mavi gokyuzune doğru yukselip evine doner.

Acemi programcı şaşkınlık içinde kuşa bakakalır çunku onun ne olduğunu anlamaz. Ortalama programcı kuştan çekinir çunku getirdiği mesajdan korkar. Usta programcı bilgisayarının başında çalışmaya devam eder çunku O kuşun ne geldiğini fark eder ne de gittiğini.

7.3
Fildişi Kule'nin Buyucusu son icadını getirip usta programcının onunde koydu. Buyucu koca siyah bir kutuyu ustanın ofisine suruklerken usta sessizce olup bitenleri izliyordu.
"Bu entegre, dağıtık, genel amaçlı bir iş istasyonudur!" diye başladı buyucu ve devam etti, "ozel bir işletim sistemi ile ergonomik olarak tasarlanmış, içinde altıncı kuşak dilleri ve teknoloji harikası kullanıcı arabirimleri barındıran bir bilgisayardır. Asistanlarımın yuzlerce adam yılına mal oldu bunu tasarlamak. Nasıl sence de buyuleyici değil mi?"
Usta hafifçe kaşlarını kaldırdı ve "Gerçekten de buyuleyici," dedi.
"Şirket Karargahı'ndan gelen emirlere gore yeni programlar için artık bu makinayi platform olarak kullanacaksınız, bu konuda anlaştık mı?"
"Elbette," diye cevapladı usta, "Hemen onu bilgi işlem merkezine yollayacağım!" Ve buyucu mutlu bir şekilde kulesine geri dondu.
Gunler sonra bir acemi, ustanın odasına girdi ve "Yeni programımın yazıcı çıktısını bulamıyorum bir turlu, siz gordunuz mu acaba?" diye sordu.
"Evet," diye cevapladı usta, kağıtlar bilgi işlem merkezindeki platformun uzerinde yığılı."

7.4
Usta programcı bir programdan diğerine korkusuzca geçer. Yonetimdeki hiçbir değişiklik ona zarar veremez. Proje iptal edilse bile o kovulmaz. Neden? Çunku o Tao ile doludur!

Programlamanın Taousu - 6. Kitap - Yönetim


Ve şoyle dedi usta programcı:
"Programcılar çok ve yoneticiler az olsun - o zaman herkes çok daha uretken olur."

6.1
Yoneticiler bitmek bilmeyen toplantılar yaparken programcılar oyun yazar. Muhasebeciler son donem karlarından bahsederken programcıların butçesi kesilmek uzeredir. Bilimadamları gokyuzunden bahsederken ortalığı bulutlar kaplar.
Gerçekten de programlanın Tao'su bu değildir.
Yoneticiler kendilerini adadıklarında, oyun programları ihmal edilir. Muhasebeciler uzun donemli plan yaptıklarında uyum ve duzen geri doner. Bilimadamları eldeki problemleri incelemeye başladıklarında problemler çozulur.
Gerçekten de programlamanın Tao'su budur.

6.2
Programcılar neden uretken değildir?
Çunku vakitleri toplantılarda harcanır.
Programcılar neden isyankardır?
Çunku yonetim işlerine çok fazla karışır.
Programcılar neden tek tek istifa ederler?
Çunku kendilerini tuketilmiş hissederler.
Kotu yonetim için çalışmışlardır ve artık işlerine değer vermiyorlardır.

6.3
Bir yonetici kovulmak uzere iken onun için çalışan bir programcı yeni bir program geliştirdi, bu meşhur olup çok sattı ve yonetici yerini korudu.
Yonetici programcıya prim vermeye çalıştı ancak programcı reddetti ve dedi ki "O programı yazdım çunku fikir hoşuma gitmişti, bu yuzden de odul beklemiyorum."
Bunu duyan yonetici, "Bu programcı bir çalışanın gorevlerini mukemmel bir şekilde anlamış durumda, o halde onu yonetici danışman yaparak onurlandıralım!" dedi.
Bunu duyan programcı bir kez daha reddetti ve dedi ki: "Benim varlık amacım programlamak. Terfi edersem herkesin vaktini çalarım. Şimdi bana musaade. Üzerinde çalıştığım bir program var da."

6.4
Bir yonetici programcılarına gidip dedi ki: "İş saatlerinizle ilgili olarak, artık sabah 9'da gelecek ve akşam 5'te çıkacasınız." Bunu duyar duymaz çoğu programcı hemen oracıkta bastı istifayı.
Bunu goren yonetici dedi ki: "Pekala, pekala. O halde iş saatleerinizi kendiniz ayarlayın, proje zamanında yetiştiği surece ozgursunuz." Tatmin olan programcılar oğlen gelip sabahın erken saatlerine dek çalışmaya başladılar.

Programlamanın Taousu - 5. Kitap - Bakım


Ve şoyle dedi usta programcı:
"Bir program uç satırı geçtiyse bir gun mutlaka bakıma ihtiyaç duyar."

5.1
İyi kullanılan bir kapıya yağ gerekmez.
Akan su kir tutmaz.
Ne duşunceler ne de sesler boşlukta hareket edebilir.
Kullanılmayan yazılım çurur.
Bunlar buyuk sırlardır.

5.2
Bir mudur bir programcıya uzerinde çalıştığı programı ne kadar surede bitirebileceğini sordu. "Yarın bitecek," diye cevapladı programcı tereddut etmeden.
"Bu bana pek gerçekçi gelmedi açıkçası," dedi mudur. "Açık konuş, ne kadar surer?"
Programcı durup biraz duşundu. "Eklemek istediğim bir iki ozellik daha var. İki hafta alır," dedi.
"Bu bile iyimser bir beklenti!" diye ısrar etti mudur, "Bana kısaca programın ne zaman tamamlanacağını soyler misin?"
Programcı bunu kabul etti.
Yıllar sonra, mudur emekli oldu. Emekliliğini kutlama yemeğine çıkarken programcıyı bilgisayarı başında uyurken gordu. Sabaha kadar program yazmıştı.

5.3
Bir gun bir çırak programcıya bir muhasebe paketi yazma gorev verildi.
Çırak gunlerce deliler gibi çalıştı ancak usta programı incelediğinde sistemde bir ekran editoru, genelleştirilmiş grafik rutinleri, bir tur yapay zeka arabirimi bulunduğunu gordu. Muhasebeye yonelik hiçbir şey yoktu.
Usta bu noktaya dikkat çekince çırak biraz bozuldu, "Lutfen bu kadar sabırsız olmayın, sureç içinde muhasebe fonksiyonlarını da ekleyeceğim."

5.4
İyi bir çiftçi ekinini ihmal eder mi?
İyi bir oğretmen en aptal oğrenciye bile kotu davranır mı?
İyi bir baba bir çocuğunu açlığa makhum eder mi?
İyi bir pogramcı programının bakımını yapmayı reddeder mi?

Programlamanın Taousu - 4. Kitap - Kodlama


Ve şoyle dedi usta programcı: "İyi yazılmış bir program kendi içinde bir cennettir, kotu bir program ise cehennemin ta kendisi."

4.1
Bir program hafif ve çevik olmalıdır. Alt rutinleri inci dizileri gibi bağlanmalıdır. Programın ruhu ve amacı surekli goz onunde bulundurulmalıdır. Fazla ya da az olmamalı, gereksiz donguler ve değişkenler kullanılmamalıdır. Ancak yapıdan yoksunluk ya da değiştirilemez bir katılık da bulunmamalıdır.

Bir program "En Kuçuk Şaşkınlık" yasasını takip etmelidir. Nedir bu yasa? Program kullanıcıya daima onu en az şaşırtacak şekilde cevap vermelidir.
Bir program, ne kadar karmaşık olursa olsun, tek bir birim gibi çalışmalıdır. Program dış gorunuşu tarafından değil içsel mantığı tarafından yonlendiriliyor olmalıdır.
Eğer program bu ihtiyaçları karşılamazsa duzensizlik ve karmaşa hakim olur. Bunu duzeltmenin tek yolu programı yeniden yazmaktır.

4.2
Bir çırak ustaya sordu: "Bazen çalışan, bazen de çoken bir programım var. Programlama kurallarına uydum ama gene de apışıp kaldım. Bunun sebebi ne olabilir?"

Usta şoyle cevapladı: "Kafan karışmış çunku Tao'yu anlamıyorsun. Sadece bir insan etrafındaki insanlardan rasyonel davranışlar bekler. Sen neden aynı şeyi insanların yaptığı bir makinadan bekliyorsun? Bilgisayarlar determinizmi sadece simule ederler, mukemmel olan ise sadece Tao'dur.
Programlama kuralları geçicidir. Sadece Tao kalıcıdır. Bu yuzden aydınlanabilmek için once Tao'yu kavramalısın."

"Peki ama aydınlandığımı nasıl anlayacağım?" diye sordu çırak.
Usta cevap verdi: "Programın duzgun çalışacak."

4.3
Bir usta çıraklardan birine Tao'nun doğasını anlatıyordu: "Tao tum yazılımların içinde vardır, ne kadar kuçuk olurlarsa olsun bu yazılımlar."

"Bir hesap makinasında Tao var mıdır?" diye sordu bir çırak.
"Vardır."
"Peki bir video oyununda da var mıdır Tao?" diye devam etti çırak.
"Bir video oyununda bile vardır," dedi usta.
"Peki, kişisel bilgisayardaki Windows sisteminde de Tao var mıdır?" diye sordu çırak.
Usta oksurdu, boğazın temizledi, biraz kımıldandı ve "Bugunku dersimiz bu kadar," dedi.

4.4
Prens Wang'ın programcısı yazılım kodluyordu. Parmakları klavye uzerinde dans ediyor, programları tek bir hata mesajı olmadan derleniyor ve ruzgar gibi çalışıyordu.

"Mukemmel!" diye bağırdı Prens. "Tekniğin kusursuz!"
"Teknik mi?" dedi programcı ve terminalinden yukarı doğru baktı. "Benim takip ettiğim şey Tao'dur - tum tekniklerin otesinde. Programlamaya ilk kez başladığımda tum problemi tek bir kutle gibi goruyordum. Aradan yıllar geçtikten sonra o kutleyi gormuyorum. Bunun yerine alt rutinler kullanıyordum. Ancak şimdi artık hiçbir şey gormuyorum. Tum varlığım şekilsiz bir boşluk gibi. Ruhum plansız programsız, içgudulerini takip ederek ozgurce çalışabiliyor. Kısaca programım kendi kendini yazıyor. Evet, doğru, bazen guç problemlerle karşılaştığım oluyor. Onların geldiğini goruyorum ve yavaşlayıp sessizce izliyorum. Sonra tek bir satırı değiştiriyorum ve problemler duman gibi uçup gidiyor. Programı derliyorum ve yapılan işin guzelliği varlığıma işliyor. Gozlerimi kapatıyorum ve sonra sistemden çıkıyorum."

Bunun uzerine Prens Wang dedi ki "Keşke tum programcılarım senin kadar bilge olsaydı."

Programlamanın Taousu - 3. Kitap - Tasarım


Ve şoyle dedi usta programcı:
"Program test edilmeye başlandığında tasarım değişiklikleri yapmak için artık çok geçtir."

3.1
Bir zamanlar bir bilgisayar fuarına giden bir adam vardı. Her gun girişteki guvenlik gorevlisine şoyle diyordu: "Ben buyuk bir hırsızım, arakladığım şeyler yuzunden meşhurum. Seni uyarıyorum bu fuar da benden nasibini alacak."

Bu konuşma guvenlik gorevlisini çok rahatsız etmişti çunku içeride milyonlarca dolar değerinde bilgisayar ekipmanı vardı ve o da bu yuzden hırsız olduğunu soyleyen adamı yakın takibe almaya karar verdi. Ancak adam bir standdan diğerine gidiyor ve kendine kendine mırıldanıyordu, tum yaptığı buydu.

Adam fuarı terk eder etmez, guvenlik gorevlisi onu bir kenara çekiyor baştan sonra arama tarama yapıyordu. Adamın hırsızlığına işaret eden hiçbir şey çıkmıyordu uzerinden.

Ertesi gunu fuara gelen adam guvenlik gorevlisine yanaşıp dedi ki: "Dun iyi iş çıkardım ama bugun daha da iyi olacak." Tum huzuru kaçan bu sefer takip işini daha sıkı tutmaya karar vermişti ancak sonuç gene husrandı.

Fuarın son gununde dayanamayan guvenlik gorevlisi adama gidip şoyle dedi:"Sayın Hırsız, o kadar şaşırmış durumdayım ki huzurum kaçtı, çok kotu durumayım, lutfen beni aydınlatın, çaldığınız şey nedir?"

Adam gülümsedi ve tek bir cumle sarf etti:"Fikir çalıyorum."

3.2
Bir zamanlar yapısal olmayan programlar yazan bir usta programcı vardı. Çomez programcı onu taklit etmeye yeltendi ve o da yapısal olmayan programlar yazmaya başladı. Sonra ustaya gidip programlarını değerlendirmesini isteyince usta ona yapısal olmaya programlar yazmadığı için kızdı ve dedi ki: "Usta için uygun olan çomez için uygun değildir. Yapıyı aşmadan once Tao'yu kavramalısın."

3.3
Bir zamanlar savaş lordu Wu'nun topraklarında yaşayan bir programcı vardı. Wu onu huzuruna getirtti ve sordu: "Hangisini tasarlamak daha kolaydır, bir muhasebe paketi mi yoksa bir işletim sistemi mi?"
Programcı cevapladı: "Bir işletim sistemi."
Kulaklarına inanamayan savaş lordu içini çekti ve dedi ki: "Bir işletim sistemi ile kıyaslandığında muhasebe yazılımının çok basit olduğu su goturmez!"
"Tam olarak oyle denemez efendim", dedi programcı, "bir muhabesebe paketi tasarlarken programcı değişik fikirleri olan insanlarla muhatap olmak zorunda kalır: program nasıl çalışmalıdır, raporlar nasıl gorunmelidir, vergi kanunlarına ne şekilde uymaldıdır, vs. Oysa bir işletim sistemi dış gorunuş ile sınırlandırılamaz. Bir işletim sistemi tasarlarken programcı makina ve fikirler arasındaki en basit uyumu arar bu yuzden de işletim sistemi tasarlamak daha kolaydır."
Savaş lordu Wu başını onaylar biçinde salladı ve gulumsedi: "Guzel ve akıllıca! Peki hangisinin hatalarını ayıklamak daha kolaydır?"
Programcı cevap vermedi.

3.4
Bir mudur usta programcıya gitti ve yeni bir uygulama ile ilgili ozellik listesini gosterdi. Sonra da sordu: "Eğer 5 programcıyı gorevlendirirsem sistemin tasarlanması ne kadar surer?"
"1 yıl," diye cevapladı usta hiç tereddut etmeden.
"Fakat bu iş çok acil! 10 programcı çalıştırsak?"
Ustanın kaşları çatıldı. "Bu durumda iki yıl surer" dedi.
"Peki ya 100 programcı çalıştırsak?"
Usta omuz silkti ve "O zaman tasarım asla tamamlanmaz" dedi.

Programlamanın Taousu - 2. Kitap - Eski Ustalar


Şoyle dedi usta programcı:
"Üç gun program yazma ve hayat anlamsızlaşır."

2.1
Eski zamanlarda yaşayan programcılar gizemliydi. Onların duşuncelerini takip edebilmemiz mumkun değil, bu yuzden sadece gorunuşlerini tarif etmekte yetineceğiz.
Suyu geçen bir tilki gibi uyanık. Savaş meydanındaki general gibi dikkatli. Misafirlerini ağırlayan ev sahibi gibi nazik. Yontulmamış tahta blok gibi basit. Derin mağaralardaki sular gibi karanlık.
Onların kalplerindeki ve kafalarındaki sırları kim bilir?
Cevap sadece Tao'dadır.

2.2
Buyuk usta Turing bir gun ruyasında bir makina olduğunu gordu ve uyandığında dedi ki: "Bilmiyorum ki acaba ben ruyasında bir makina olduğunu goren Turing miyim yoksa Turing olduğunu goren bir makina mıyım!"

2.3
Buyuk bir firma için çalışan bir programcı bir yazılım konferansına gider ve sonra donup mudurune rapor verir: "O firmalarda çalışan programcılar nasıl insanlar! Kotu davranıyorlardı ve dış gorunuşleri ile ilgilenmiyorlardı. Saçları uzun, giysileri eski pusku, kırış kırıştı. En guzel odamızı batırdılar ve benim prezentasyonum esnasında gurultu yapıp durdular."

Mudur bunun uzerine dedi ki: "Seni oraya asla gondermemeliydim! O programcılar fiziksel dunyanın otesinde yaşarlar. Hayatı saçma, bir tur tesaduf kabul ederler. Sınır tanımaksızın hareket ederler. Sadece programları için yaşarlar. Neden toplumsal kurallara uysunlar ki?…
Onlar Tao'nun içinde yaşarlar."

2.4
Bir çırak ustaya sordu: "Bak şurada bir programcı var, hiç tasarım yapmadan program yazıyor, dokumantasyon hazırlamıyor ve test etmiyor. Ancak kimi gorduysem onun dunyadaki en iyi programcı olduğunu soyluyor. Bu nasıl olabilir?"

Usta cevap verdi: "O programcı Tao'yu bilir. Tasarım kaygısını aşmıştır, sistem goçtuğunde ofkelenmez, evreni olduğu gibi kabul eder. Dokumantasyon kaygısın aşmıştır, bir başkasının onun koduna bakıp bakmaması umurunda değildir. Test etme kaygısını da aşmıştır çunku yazdığı her program kendi içinde mukemmel, şık ve rahattır, amaçları hemen belli eder kendini. Evet, gerçekten de o Tao'nun gizemlerine ermiştir."

Programlamanın Taousu - 1. Kitap - Sessiz Boşluk

Ve şoyle dedi usta programcı: "Sadece TCP/IP kullanarak uzaktaki makinanın işletim sistemini anlayabildiğinde tapınaktan ayrılmanın zamanı gelmiş demektir."

1.1
Sessiz boşlukta gizemli bir şey oluştu. Tek başına hareketsiz bekleyen o şey yine de surekli hareket halindedir. Tum programların ozunde yer alır o. Adını bilmiyorum onun, bu yuzden Programlanın Taosu diyeceğim.

Tao buyukse işletim sistemi buyukturr. İşletim sistemi buyukse derleyici buyuktur. Derleyici buyukse uygulama buyuktur. Kullanıcı mutludur ve dunyada uyum hukum surer.
Programlamanın Taosu uzaklara gider ve sabah ruzgarı ile geri doner.

1.2
Tao makina dilini doğurdu. Makina dili assembler'ı doğurdu.
Assembler derleyiciyi doğurdu. Şimdi ortalıkta onbin tane programlama dili var.
Ne kadar alçakgonullu olsa da her dilin bir amacı vardır. Her dil yazılımın Yin ve Yang'ını ifade eder. Her dilin Tao içinde bir yeri vardır.
Ancak mumkunse COBOL ile programlamayın.

1.3
Başlangıçta sadece Tao vardı. Tao Mekanı ve Zamanı doğurdu. Bu yuzden Zaman ve Mekan programlamanın Yin ve Yang'ıdır.
Tao'yu anlamayan programcılar programları için bir turlu yeterli zamana ve mekana sahip olmazlar. Tao'yu anlayan programcılar ise hedeflerine varmak için gerekli zamana ve mekana daima sahiptirler.
Başka turlu nasıl olabilirdi ki?

1.4
Bilge programcıya Tao'dan bahsedildiğinde onu takip eder. Ortalama programcıya Tao'dan bahsedildiğinde onu araştırma gereği duyar. Aptal programcıya Tao'dan bahsedildiğinde kahkahalarla guler.

Eğer gulmezse, duyduğu gerçek Tao değildir.
En yuksek ses işitilmesi en zor olandır.
İleri gitmek geri çekilmeye goturur.
Buyuk yetenek kendini olgunlukta gosterir.
Mukemmel bir programın bile hataları vardır.

Dünyadaki Kötülük

      "Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir, insanlar kötü olmak yerine daha çok iyidir ve gerçekte sorun bu değildir. Ancak insanlar bir şeyin farkında değillerdir, şu erdem ya da kusur denilen şeyin; en umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini sanan ve böylece kendine öldürme hakkı tanıyan cehalettir."  Albert Camus / Veba

Kölelik

      "İnsanın kendi duygulanışlarını yöneltme ve azaltmadaki güçsüzlüğüne kölelik diyorum, gerçekten, duygulanışlara bağlı olan insan kendi kendisine sahip değildir, fakat kendi üzerindeki gücü çoğu kere baskı altında olmasına ve en iyisini görerek en kötüsünü yapmasına sebep olan bir servete sahiptir."  Spinoza - Etika

Eylem ve Vicdan

"Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar."



İnsanın Sorumluluğu

Eğer gerçekten varoluş, özü önceliyorsa, insan, olduğu şeyden sorumludur. Bu şekilde, varoluşçuluğun ilk girişimi, her insanı olduğu şeyin sahibi olma haline getirmektir ve varoluşunun tüm sorumluluğunu kendine dayandırtmaktır. Ve,insan kendinden sorumludur dediğimiz zaman, insanın yalnızca kendinden değil, tüm insanlardan sorumlu olduğunu söylemek istiyoruz....

Aslında, olmak istediğimiz insanı yaratırken aynı zamanda insanın olması gerektiğini umduğumuz şekildeki bir imgesini de yaratmayan hiçbir eylemimiz yoktur. Şunu veya bunu olmayı seçmek, aynı zamanda seçtiğimizin değerini de doğrulamak demektir, çünkü hiçbir zaman kötülüğü seçemeyiz; seçtiğimiz her zaman iyiliktir ve hiçbir şey herkes için iyi olmadan bizim için iyi olamaz. Diğer taraftan eğer varoluş özü önceliyorsa ve imgemizi biçimlendirdiğimiz anda varolmak istiyorsak, bu imge hem herkes için, hem de tüm dönemimiz için geçerlidir. Böylece sorumluluğumuz, onu var-sayabileceğimizden çok daha büyüktür, çünkü tüm insanlığı kapsamaktadır. Eğer işçiysem ve komünist olmak yerine hıristiyan bir sendikaya katılmak istiyorsam, bu katılımla boyuneğmenin temelde insana uygun gelen bir çözüm olduğunu, insanın krallığının yeryüzünde olmadığını belirtmek istiyorsam yalnızca kendi durumumu ortaya koymuyorum: herkes için boyuneğmiş olmak istiyorum, böylece tutumum insanlığın tümünü bağlamıştır. 

Sokrates'de Akıl ve Erdem

Sokrates belli bir düşünme tarzı önerir. Buna Sokratik yöntem denilmiştir. Sokratik yöntemde yapılan şey, kişinin sahip olduğu bilginin açığa konmasıdır yani bir anlamda dilbilimsel bir keşiftir. 

Haklarında zaten yeterli bir bilgiye sahip bulunduğumuz, fakat düşüncenin karışması, çözümlemenin eksik kalışı yüzünden, bildiğimizi mantıksal açıdan kullanamadığımız durumlarda mantıksal ilişkiler oluşturularak sonuca varılır. 

Sokrates’e göre bu yöntem açısından aklın kullanılması veya diğer bir deyimle aklın yol alma kapasitesi herkeste aynıdır. Ve iyi-kötü, doğru-yanlış, haklı-haksız konusundaki değerlendirmeler aklın bir faaliyeti niteliğinde bulunduğu için bütün insanlığı kapsayan ahlak ilkelerinin varlığını kabul etmek zorunludur. Sokrates bunu “erdem” kavramı ile açıklamaktadır.

Virüsler

Üzerinde anlaştığımız temel nitelikleri sıralarsak, "canlı varlık"; örgülenmeyi, özerklik ve değişmezliği kendinde toplayan en yalın nesnedir.

Virüs gibi, daha yalın örgülenmeler vardır elbet. Ancak, virüsler canlı varlıkların kimi niteliklerini taşısalar da, hepsine sahip olmaktan uzaktırlar. Ve bunun doğurduğu özerklik yokluğu onları birer canlı varlık saymamıza engel olur. 

Canlılığın Mantığı - François Jacop

Sorgulanmamış Bir Hayat

"Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değer değildir."
SOKRATES

Hayatın anlamını bulma çabası, insanda var olan aksiyonel bir enerjidir. Sorgulanmamış bir hayat ruhun kurban edildiği bir hayattır. Diğer bir anlamda şuursuz bir hayattır. Düşünme hiçbir zaman pratik bilginin önüne geçemez; temel güdüler nadiren değerlendirilir; gelenekler ve alışkanlıklar ve sorgulanmayan öğretiler , düşünme ve değerler yerine kullanılır. Zeki ve başarılı bir birey için de sorgulanmamış bir hayatı yaşamak  mümkündür. Sorgulamak "bütün soruların cevabını bulmak" değildir. Aksine daha fazla şey bilmeye adanan bir hayat, gelişimin yanlış inançları yok ettiği ve sahtekarlığın ortadan kaldırıldığı bir hayatı doğurur.  Hayatı sorgulamak,  insani koşulların bilinçli olarak farkına varmaktır; temel güdüleri ve arzuları tatmin etmek adına, hiçbir eleştiride bulunmadan "yaşamak" yaşamak değildir…

Douglas J. Soccio  - Archetypes of Wisdom: An Introduction to Philosophy


Gerilim

Gerilim, çatışan duyguların, fikirlerin, arzuların ve olayların birey üzerindeki etkisidir. Kimi zamanlar halat çekme oyunu tek taraflı olacaktır. Şu anlamda ki birey, hangi ‘tarafın’ kazanmasını arzu ettiğini apaçık bilecektir. Çoğu politik ve toplumsal bağlamda bu böyledir. Yahudilerden nefret eden biri semitizm yandaşlığının, bir barışçı silahlı müdahelenin çekimine kapılmaz. Yine gerilim vardır, çünkü birey toplumda karşıt görüş açısının benimsendiğini bilir. Ancak birçok başka durumda çatışma bireyde olacaktır. İlkin bir yönde, sonra başka bir yönde çekilecektir. Normal bir cinsel ilişkide olduğu gibi, ritmik ve rahat bir davranış kalıbı oluşturabilir bu; azap verici bir işkence olabilir; ve aşırı vakalarda düğümlenen ipler, bireysel zihin, zorlama altında kopabilir.